00:44 - Yürüme kilo verdirmez mi?
00:41 - Yaban Mersini Nelere İyi Gelir Avantajları Nelerdir
00:40 - Şık görünmek ve bu nedenle Takı Aksesuarlarının Önemi
00:39 - Siklamen Bitki Çiçeği Nedir ve Nasıl Bakılır
00:37 - Nane Yağı’nın avantajları bakın nelerdir?
03:41 - Küf ve Nem Lekeleri Nasıl Çıkarılır
03:40 - Kolayca zayıflamanın yolları nelerdir
03:38 - Kolay bir doğum yapılabilmesi için öneriler
03:37 - Kilo Kaybını Önleyen Sebepler
03:35 - Kilo azaltmak için uyumadan önce denemek istedikleriniz
Henüz 19 yaşındaydım. Kalbim, göğsümün içinde fırtına gibi çarpıyordu. Köyün en yoksul evinden çıkıp ağanın konağına gelin gidiyordum. Babam borçlarını kapatmak için razı olmuştu bu evliliğe. Ben ise… razı olamıyordum. Ama sesim çıkmıyordu. Konağın ağır kapısı gıcırdayarak açıldığında, bir devrin kapandığını hissettim içimde. Artık ne çocukluğum vardı ne de hayallerim. Bir başka kadının yerini alıyor gibiydim; hiç tanımadığım, ama kaderimin çoktan yazıldığı o kadının. Odalar genişti, duvarlarda yağlı boya tablolar, gümüş işlemeli aynalar asılıydı. Ben o aynalarda kendimi değil, sanki başka birini görüyordum. O kız — yani ben — artık köyün toprağına basan, rüzgârla yarışan o özgür kız değildi. Korkunun, mecburiyetin ve utancın arasında sıkışmış bir yabancıydı. Yaşlı hizmetçi beni hazırladı. Saçlarımı tararken bir şey söylemedi. Ama gözlerinde acıma vardı, belki de kendi gençliğini hatırladı. “Yazık,” dedi içinden fısıltıyla. Duydum. Koridordan geçerken mum ışıkları duvarlarda titriyordu. Her adımda içim daha da sıkıştı. Ağanın odasına yaklaştıkça, kalbimin atışlarını duyar gibiydim. Kapı aralıktı. İçeriden ağır, yorgun bir ses geldi: “Gir, gelinim.” İçeri girdiğimde zaman sanki yavaşladı. Odanın ortasında duran adam bana baktı. Gözleri düşündüğüm gibi sert değildi. Yorgundu, biraz da kederli. O an anladım: Biz ikimiz de mecburduk. O da kendi zincirinin içinde tutsaktı, ben de. Bir süre sessizlik oldu. Sonra o, yavaşça konuştu: “Biliyorum, korkuyorsun. Ben de gençken çok korkmuştum hayatımdan.” Ne diyeceğimi bilemedim. Ellerim titriyordu, gözlerim dolmuştu. O an, onun düşmanım değil, benim gibi bir insan olduğunu hissettim. Ağır bir yalnızlık vardı gözlerinde. Korkumun yerini tuhaf bir merhamet aldı. O gece sabaha kadar konuşmadık belki, ama sessizlik her şeyi anlattı. Sabah olduğunda pencerenin önünde duruyordum. Güneş yavaşça doğarken, içimden bir dua geçti: “Allah’ım, ne olursa olsun beni taş kalpli etme.” Ve işte o gün, anladım. Kader bazen insanı en istemediği